Bir Yaz Sonu Kaçamağı: Eindhoven ve Normandiya Günleri

Abdül ve Nazlı’yı görmek için gittiğimiz Eindhoven’da, plan basitti: biraz dinlenmek, sohbet ve biraz da gezmece. O sebeple “bir yerlere kaçalım” dedik ve gözümüzü Fransa’nın Normandiya bölgesine diktik.
Normandiya yoluna düşmeden öncesinde ve sonrasında ise birkaç gün Eindhoven’da yazın son günlerinin tadını çıkardık. Hava muhteşemdi; bol bol bisiklete bindik, mangal keyfi yaptık.



Hava o kadar güzeldi ki, bir gün kendimizi Strandbad Nuenen Gölü’nde bulduk.


Tabii ben ve Abdül suya girmeye pek cesaret edemedik ama Hako için ne soğuk, ne göl suyu fark ederdi — o böyle detaylara takılmadığından, keyfini sonuna kadar çıkardı 😸

Ertesi gün, 20 Ağustos gecesi, rotayı Fransa’ya çevirdik. Aslında planımız çok uzaklaşmadan, Fransa’nın Amiens şehrine kadar gitmekti. Ama Abdül’ün ufak bir karışıklığı sayesinde yolumuz biraz uzadı 😄 Otel ararken, otelin isminde geçen Ambiance kelimesini Amiens sanınca, Amiens'ten 2 saat uzak mesafedeki Rouen'deki 'Chambre ambiance campagne chic' isimli bir yeri yanlışlıkla tutmuş olduk.


Tesla'yla uzun yollarda molalar bitmiyor 😸
Uzun yolun bonusu: fazla fazla şarj molaları ve bolca dinlenmeceler 😄 Tesla’yla yola çıkınca kahve molası yerine watt molası veriyoruz artık ⚡️.
21 Ağustos sabahı, Chambre ambiance campagne chic adlı otelimizde uyanıp kahvaltıya geçiyoruz.



Chambre ambiance campagne chic: Hafif basık çatı katımız.
Burası yaşlı bir çiftin, büyük evlerinin çatı katını kiraya vermesiyle işleyen küçük bir konaklama yeri. Biz ayarladığımızda fiyatı oldukça uygundu, üstelik çift de gerçekten çok tatlıydı. Bize özenle hazırlanmış, ev yapımı bir kahvaltı sundular.
Ancak itiraf etmek gerekirse, çatı katının aşırı sıcak olması geceyi pek huzurlu geçirmememize neden oldu 🥵

Kahvaltı boyunca ev sahibimiz Fransızca-İngilizce karışımı bir dille uzun uzun bir şeyler anlattı: ama biz pek anlamadık. Bazı kelimeleri çözsek de geri kalan kısmı… herkesin kendi hayal gücüne kaldı diyelim 😅



Evin bahçesinden manzaralar
Kahvaltının ardından yaklaşık bir saat uzaklıktaki Deauville Beach’e geçtik.
Hava oldukça rüzgarlıydı; sahil boyunca yürüyüş yaparken adeta rüzgar tarafından biraz hırpalandık 😅




Şipidik terlikliler ve diğerleri olarak ayrıldık!
Ardından biraz şehir merkezini dolaştık. Burası Parislilerin hafta sonu kaçamağı gibi görülen şirin bir sahil kasabasıymış. Küçük sokaklar, pastel renkli evler, cool insanlar…



Deauville sokakları
Derken karşımıza harika bir fırın çıktı – La Parisienne Deauville — içerideki sandviçler ve tatlılar o kadar güzeldi ki, kendimizi “bir tane daha” derken bulduk 🥐☕️

Şöyle fırının içinden de birkaç görsel bırakıyorum aşağıya.



Ardından Normandiya’nın en güzel kasabalarından biri olan Honfleur’a geçtik. Küçük limanı, pastel renkli evleri ve huzurlu atmosferiyle gerçekten çok hoş bir yerdi. Fotoğraf bombardımanı başlasıın.









Honfleur'dan sokak manzaraları
Şehirde biraz dolaştıktan sonra deniz kenarındaki Le Jardin des Personnalités’e geçtik. Burası içinde heykeller, küçük göletler ve ünlü Fransız sanatçılara adanmış bölümler olan (özellikle ressamlar ve yazarlar — çünkü Honfleur, Empresyonist ressamların doğduğu yerlerden biriymiş) bir park.
Giriş ücretsiz, yerel halk yürüyüş ya da piknik için sıkça gidiyormuş.






Le Jardin des Personnalités ve liman
Sonrasında Le Havre’ye doğru yola koyulduk. Karnımız açtı ve akşam yemeği için biraz daha lokal bir yerde yemek istiyordum. Gözüme şu restaurantı kestirmiştim: Taverne Paillette ama gittiğimizde tamamen doluydu; rezervasyonsuz kimseyi almıyorlardı 😔.
Biz de yakındaki Mona Lisa adlı pizzacıya geçtik — meğer burası Türk birine aitmiş! Pizzalar gerçekten başarılıydı 🍕👏



Sonrasında otelimiz The People Le Havre'ye geçtik. Bu arada şu detayı vermem gerekiyor, tüm gezi boyunca bizle dolaşan Catan oyun kutusu bu otel odamızda da bizimleydi. Ancak kendisine ancak Eindhoven'a dönünce şans verebilecektik 💔.
22 Ağustos sabahı otelin açık büfe kahvaltısına kişi başı 9 euro verip dahil olduk.

Kahvaltı sonrası valizleri toparlayıp Étretat’a doğru yola çıktık. Étretat, Normandiya kıyısında yer alan küçük bir sahil kasabası. Denizden yükselen bembeyaz kayalıklarıyla ünlü. Şansımıza hava muhteşemdi.

Oradaki kayalıkların tepesine çıktık, biraz yürüyüş yaptık ve manzaranın tadını çıkardık.






Étretat'tan manzaralar
Sonrasında sahilde uzanıp dinlendik; Hakan’la Abdül ise soğuk suya girmeyi başardılar 🥶💪


Denizin keyfini yine çocuklar çıkardı!!! Abdül'ün havlu detayı çılgın 😸
Kayalıkları takip ettiğinizde yolun sonunda bir tünel çıkıyordu. Merak edip ilerledik ve bu muhteşem manzaralara denk geldik.





Sonra gezintimizi tamamlayıp tekrar yollara düştük. Ertesi gün Belçika’daki bir aquaparka gideceğimiz için, en yakın noktalardan birinde uygun bir hostel ayarladık. Burası Mons şehriydi ve kaldığımız yer de şehir merkezindeki Auberge de Jeunesse de Mons adlı hosteldi.

Hostele yerleştikten sonra “biraz dışarı çıkalım” dedik. Aha o da ne? Avrupa’nın tüm gençleri sanki burada toplanmıştı! Her yer cıvıl cıvıl, enerji doluydu 🎶
Ama bizde artık yorgunluk kendini göstermişti; caddenin enerjisine tam zıt bir şekilde önce McDonald’s dondurmasıyla “yaşlı keyfi” yaptık, ardından da bir çayla geceyi noktaladık ☕️🍦



23 Ağustos sabahı çarşaflarımızı ve yastık kılıflarımızı toplayıp hostelin resepsiyonuna teslim ettik. Ardından küçük bir açık büfe kahvaltıyla güne başladık.
Kahveler, çaylar içildi, gözler hâlâ biraz uykuluydu ama keyfimiz yerindeydi.
Sonra da rotayı Aquapark’a çevirdik — tatilin son günü biraz su, biraz eğlence zamanıydı 💦😄



Mons'un sabah halleri
Gittiğimiz yer Aqua Mundo De Vossemeren’di — Belçika’nın Lommel şehrinde yer alan büyük bir su parkı. Aslında Center Parcs De Vossemeren adlı tatil köyünün içinde yer alıyor. İçinde dev kaydıraklar, dalga havuzu, tropik bitkilerle çevrili sıcak havuzlar ve cam kubbenin altından süzülen gün ışığı var 🌴
Hem çocuklu aileler hem de bizim gibi yol yorgunluğu atmak isteyenler için tam bir dinlenme noktası 😸.



Center Parcs De Vossemeren tatil köyünden görüntüler

Aqua Mundo De Vossemeren için kişi başı 36 Euro, bir de “Discovery Bay” adlı bölüme 4 Euro ödedik.
Bu arada içeride başka birçok aktivite de var; merak edenler için sitesinin linkini buraya bırakıyorum.

Havuzlar gerçekten çok güzeldi — özellikle dış havuz hem sıcaktı hem de baya eğlenceliydi.
İçeride 4–5 farklı kaydırak vardı, ama hiçbiri çok dik değil. Zaten genel olarak çocuklara göre tasarlanmış, ama bazıları gerçekten keyifliydi. Ortadaki Monkey Splash adlı kaydırak en yükseği ama çok dik değil. Sıra inanılmaz fazlaydı, bu yüzden sadece bir kere kayabildik. Eğlenceliydi ama dış havuzun keyfiyle kıyaslanamazdı 😄



Aqua Mundo De Vossemeren'dan görüntüler
Discovery Bay’e ödediğimiz ekstra ücret ise bence pek anlamlı değildi.
Normalde içeride tırmanış gibi eğlenceli bir parkur da var ama ona da ayrıca para ödeyip rezervasyon yaptırmak gerekiyordu. Yani o 4 Euro tam olarak neye gitti, biz de çözemedik 😅 (Ki normalde 8 Euro’ydu; Aqua Mundo bileti aldığımız için yarı fiyatına denk gelmişti.) Yine de bir şeyler yaptık eğlendik orada. Fotoları aşağıya ekliyorum.




Discovery Bay'den görüntüler



Artık yorulmuştuk ve dönüş yoluna geçtik.
Flu TV etkisiyle birkaç gündür aklımızda döner vardı. Abdül, Eindhoven’a dönünce döner hasretimizi bitireceğini söylemişti ve biz de soluğu Arif Döner’da aldık 😋 Ve günü kapattık.

24 Ağustos sabahı erkenden kalktık; tatil sonrası moduna hızlıca geçmiş gibiydik. Hako maraton hazırlığındaydı, o yüzden sabah koşu antrenmanına çıktı. Abdül de ona katıldı, ben ise yanlarında bisikletle eşlik ettim 🚴♀️




Koşu rotasından manzaralar


Günü ise kürek çekerek sonlandırmaya karar verdik. Hava harikaydı, planımız Valkenswaard’da kano yapmak oldu. Arabayı Canoe rental Valkenswaard otoparkına bıraktık; oradan otobüslerle nehrin başlangıç noktasına götürdüler ve kanolarımızı teslim ettiler. Yaklaşık 8 kilometrelik bir nehir rotasında kürek çektik ve sonunda tekrar arabalarımızın olduğu noktaya geri döndük. Suyun sesi, yeşillikler ve güneşin ışığıyla gerçekten huzurlu bir kapanış oldu. Manzaradan birkaç kare de aşağıda 📸🌊



Kano yolunda






İlk başlarda “erken bitmesin” diyerek yavaş yavaş gidiyor, neredeyse her köşe başında fotoğraf çekiyorduk 😸
Ama sonra ilerleme hızımızı fark edince işi biraz ciddiye almaya başladık.
Rotayı tamamladığımızda ise klasik kapanış yapalım dedik: bir çay, bir kahve ve bol dinlenme ☕️🌿

Akşam yine mangal keyfi vardı veee tabi ki közde patates. En çok keyfini ben çıkardım itiraf ediyim, bakınız foto anlatıyor!!!

Veee tabikii gezinin en önemli kapanış anı geldi çattı! Bizimle 3 ülke gezen sevgili Catan sonunda oynandı, herkes yorgun ama mutlu ve huzurlu!!

🚲 BONUS:
Son gün, tek başıma kısa bir bisiklet turuna (28 kmcik) çıktım — tabii ki minnak elektrikli bisikletle 😄
Biraz tozlu yollardan geçtim, ama manzara harikaydı. Kusura bakmayın gençler, bisikleti azıcık hırpalamış olabilirim 🙈 Rota boyunca karşıma çıkan manzaralardan birkaç kareyi de buraya bırakıyorum 📸🌿










